
Turkey: Rights groups call for urgent release of imprisoned journalists, human rights defenders and others, now at risk of COVID-19.
Amid growing concerns over the spread of COVID-19 in prisons, the Turkish government is accelerating the preparation of a draft law that will reportedly release up to 100,000 prisoners. This is a welcome step.
Overcrowding and unsanitary facilities already pose a serious health threat to Turkey’s prison population of nearly 300,000 prisoners and about tens of thousands of prison staff. That will only be exacerbated by the coronavirus pandemic. However, we remain concerned that journalists, human rights defenders and others imprisoned for simply exercising their rights, and others who should be released, will remain behind bars in the package of measures as currently conceived by the government.
The undersigned organisations call on the Turkish authorities to immediately and unconditionally release journalists, human rights defenders and others who have been charged or convicted simply for exercising their rights. Additionally we believe that the Turkish authorities should re-examine the cases of all prisoners in pre-trial detention with a view to releasing them. According to international human rights law and standards, there is a presumption of release pending trial, in accordance with the presumption of innocence and right to liberty. Pre-trial detention should only be used as an exceptional measure, yet it is applied routinely and punitively in Turkey. The government should also seriously consider releasing prisoners who are particularly vulnerable to COVID-19, such as older prisoners and those with serious medical conditions. The authorities should ensure that all prisoners have prompt access to medical attention and health care to the same standards that are available in the community, including when it comes to testing, prevention and treatment of COVID-19. Prison staff and health care workers should have access to adequate information, equipment, training and support to protect themselves.
Under the current Law on the Execution of Sentences and Security Measures, prisoners are eligible for parole after they have served two thirds of their sentence. The draft law that is expected to be passed in Parliament within days reportedly makes prisoners eligible for parole after they have served half of their sentence. Under the new law, pregnant women and prisoners over 60 with documented health issues will be placed under house arrest. Individuals convicted of a small number of crimes, including on terrorism-related charges, will not be eligible for reduced sentences. The draft law does not apply to those held in pre-trial detention or whose conviction is under appeal. The measure is expected to be introduced as the third reform package under the government’s Judicial Reform Strategy revealed last summer.
In Turkey, anti-terrorism legislation is vague and widely abused in trumped up cases against journalists, opposition political activists, lawyers, human rights defenders and others expressing dissenting opinions. As we have documented in the large number of trials we have monitored, many are held in lengthy pre-trial detention and many are convicted of terrorism-related crimes simply for expressing dissenting opinion, without evidence that they ever incited or resorted to violence, or assisted illegal organizations.
This includes high profile journalist and novelist Ahmet Altan, Kurdish politician Selahattin Demirtaş, and businessman and civil society figure Osman Kavala, in addition to many more academics, rights defenders and journalists. Demirtaş has previously reported heart-related health problems in prison, and both Altan and Kavala are over 60 years old meaning they could be at increased risk from COVID-19. These people should not be detained at all, excluding them from release would only compound the serious violations they have already suffered.
We, the undersigned, call on the government and Parliament to respect the principle of non-discrimination in the measures taken to lessen the grave health risk in prisons. The effect of the draft law is to exclude certain prisoners from release on the basis of their political views. Thousands of people are behind bars for simply exercising their rights to freedom of expression and peaceful assembly. Now they are also faced with an unprecedented risk to their health. According to its commitments under international human rights law, Turkey is under a clear obligation to take necessary measures to ensure the right to health of all prisoners without discrimination.
We invite Turkish authorities to use this opportunity to immediately release unjustly imprisoned people, and give urgent consideration to the release of those who have not been convicted of any offence and those who are at particular risk in prison from a rapidly spreading disease in overcrowded and unsanitary conditions where their health cannot be guaranteed.
Hak örgütleri Türkiye’yi COVID-19 riskiyle karşı karşıya olan mahpus gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişileri bir an önce serbest bırakmaya çağırıyor.
COVID-19 hastalığının cezaevlerinde yayılmasına dair endişeler artarken, Türkiye hükümeti cezaevlerinden 100 bine kadar mahpusun tahliye edilmesini öngören bir yasa tasarısının çalışmalarını hızlandırdı. Bu adımı memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye cezaevlerinin aşırı kalabalık olması ve yeterli hijyen imkanlarının bulunmaması nedeniyle cezaevlerindeki 300 bin civarında kişi ile on binlerce cezaevi personeli halihazırda ciddi sağlık tehlikesi altındadır. Koronavirüs salgını bu durumu daha da ağırlaştıracaktır. Ancak bizler, hazırlanan tedbirlerin hükümetin öngördüğü mevcut şekliyle uygulanması halinde sadece haklarını kullandıkları için cezaevinde bulunan gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişiler ile tahliye edilmesi gereken kişilerin parmaklıklar ardında kalmaya devam edeceğinden endişeliyiz.
Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar Türkiye yetkililerini, sadece haklarını kullandıkları için tutuklanan ya da hüküm giyen gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişileri derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmaya çağırmaktadır. Ayrıca, Türkiye yetkilileri cezaevlerindeki bütün tutukluların durumlarını bu kişileri tahliye etmek amacıyla tekrar gözden geçirmelidir. Uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına göre, masumiyet karinesi ve kişi özgürlüğü hakkı doğrultusunda tutuksuz yargılama esastır ve tutukluluğa ancak son çare olarak başvurulabilir. Yargılama aşamasında tutukluluğun istisnai bir uygulama olması gerekmesine rağmen Türkiye’de tutukluluk rutin ve cezalandırıcı bir şekilde uygulanmaktadır. Hükümet, ayrıca belli bir yaşın üzerinde olanlar ve ciddi sağlık sorunları bulunanlar gibi COVID-19 hastalığına karşı daha savunmasız durumdaki mahpusların tahliyesini de ciddi bir şekilde ele almalıdır. Yetkililer bütün mahpusların, COVID-19’a karşı test, önleme ve tedavi imkanlarını da içerecek şekilde, tıbbi müdahale ve sağlık hizmetlerine toplumun geneline sunulan standartlarda hızlı erişimini temin etmelidirler. Cezaevi personeli ve sağlık çalışanları korunmaları için gereken bilgi, teçhizat, eğitim ve desteğe erişebilmelidir.
Mevcut Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, mahkumların cezalarının üçte ikisini cezaevinde geçirdikten sonra denetimli serbestliğe hak kazanabileceğini öngörüyor. Önümüzdeki günlerde Mecliste geçmesi beklenen tasarının ise bu süreyi cezanın yarısına indireceği belirtiliyor. Hamile kadınlar ve hastane raporuyla kronik rahatsızlığı olduğu belgelenen 60 yaş üstü mahkumlara da ev hapsi getirilmesi bekleniyor. Aralarında terör suçlarının da bulunduğu az sayıda suçtan mahkumiyeti bulunan kişiler ise öngörülen infaz indiriminden faydalanamayacak. Yasa tasarısı tutukluları veya mahkumiyetleri halen temyiz sürecinde sonuçlanmamış kişileri kapsamıyor. İnfaz indirimi düzenlemesinin geçen yaz açıklanan Yargı Reform Stratejisi kapsamında çıkarılacak 3. Yargı Reform Paketi çerçevesinde yasalaşması öngörülüyor.
Türkiye’de terörle mücadele yasaları son derece muğlak ve yaygın bir şekilde gazetecilere, muhalif siyasi aktivistlere, avukatlara, insan hakları savunucularına ve muhalif görüşlerini ifade eden diğer kişilere karşı açılan düzmece davalarda istismar edilmekte. Gözlemlediğimiz çok sayıda davada belgelendirdiğimiz üzere, pek çok kişi sadece muhalif görüş açıkladığı için ve hakkında şiddete başvurduğuna, şiddete tahrik ettiğine ya da yasadışı örgütlere yardım ettiğine dair hiçbir kanıt olmaksızın uzun süre tutuklu kalıyor ya da terör suçlamalarıyla mahkum ediliyor.
Bu kişiler arasında tanınmış gazeteci ve yazar Ahmet Altan, Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş, iş insanı ve sivil toplum temsilcisi Osman Kavala ve çok sayıda akademisyen, hak savunucusu ve gazeteci var. Demirtaş’ın daha önce cezaevinde kalple ilgili sağlık sorunları yaşadığı bildirilmişti; Altan ve Kavala ise 60 yaş üstündeler ve dolayısıyla COVID-19 salgınının risk grubundalar. Hiç tutuklanmamış olması gereken bu insanların tahliyeden mahrum bırakılması, halihazırda mağduru oldukları ciddi hak ihlallerini daha da artıracaktır.
Biz aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, hükümete ve Meclise, cezaevlerindeki vahim sağlık tehdidini azaltmak için alınacak tedbirlerde eşitlik ilkesinin gözetilmesi çağrısında bulunuyoruz. Mevcut yasa tasarısı bazı mahkumların siyasi görüşleri nedeniyle kapsam dışında bırakılmaları anlamına gelmektedir. Binlerce kişi sadece ifade ve toplanma özgürlüklerini kullandıkları için cezaevinde. Bu kişiler şimdi bir de benzeri görülmemiş büyüklükte bir sağlık tehdidiyle karşı karşıya. Uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde, Türkiye tüm mahpusların sağlık hakkını ayrımcılık yapmadan sağlamak için gerekli her tedbiri almakla açık bir şekilde yükümlüdür.
Türkiye yetkililerini, haksız bir şekilde hapsedilen kişileri derhal serbest bırakmak için bu fırsatı kullanmaya ve henüz hiçbir suçtan cezalandırılmamış kişiler ile cezaevlerinde sağlıklarının korunmasının güvence altına alınamayacağı aşırı kalabalık ve hijyen açısından yetersiz koşullarda bulunan ve hızla yayılan hastalığa karşı özellikle risk altında bulunan mahpusların serbest bırakılmasını acil bir şekilde değerlendirmeye davet ediyoruz.
Signatories
ARTICLE 19
Punto24, Platform for Independent Journalism
Amnesty International
ARTICOLO 21
Association of European Journalists (AEJ_
Cartoonists’ Rights Network International (CRNI)
Committee to Protect Journalists (CPJ)
Danish PEN
English PEN
European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
European Federation of Journalists (EFJ)
Freedom House
Frontline Defenders
German PEN
Index on Censorship
Initiative for Free Expression – Turkey (IFoX)
International Press Institute (IPI)
IPS Communication Foundation/bianet
IFEX – the Global Network Defending and Promoting Free Expression
Norwegian PEN
Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT)
PEN Canada
Reporters Without Borders (RSF)
South East Europe Media Organisation (SEEMO)
Swedish PEN
Turkey Human Rights Litigation Support Project (TSLP)
Wan-Ifra/World Association of News Publishers
İmzalayanlar
ARTICLE 19
Punto24, Bağımsız Gazetecilik Platformu
Uluslararası Af Örgütü
ARTICOLO 21
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ)
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
Dünya Gazete Yayıncıları Birliği (WAN-IFRA)
Düşünce Suçuna Karşı Girişim – Türkiye (IFoX)
Freedom House
Frontline Defenders
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
Güneydoğu Avrupa Medya Organizasyonu (SEEMO)
IPS İletişim Vakfı/bianet
Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT)
PEN Almanya
PEN Danimarka
PEN İngiltere
PEN İsveç
PEN Kanada
PEN Norveç
Sansür Endeksi (Index on Censorship)
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP)
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
Uluslararası İfade Özgürlüğü Dayanışması (IFEX)
Uluslararası Karikatürist Hakları Ağı (CRNI)